Türkiye'de 1950'li yıllarda yoğunluk kazanan kırdan kente göç önemli bir yapısal değişikliğe yol açmıştır. Günümüzde, nüfusun yaklaşık %70'i 'kent' diye tanımlanan yerleşimlerde oturmasına karşın, paralel yoğunlukta bir 'kentlileşme' olgusu yaşanmamıştır. Kentlileşmeyi kolaylaştırabilecek somut hizmetler (altyapı, konut, ulaşım) ve soyut gelişmeler (kimlik, aidiyet duygusu, katılmacılık) istenen ölçü ve düzeyde sağlanamamış; bu da ciddi sorunların ortaya çıkmasıyla sonuçlanmıştır. Kentlerdeki ikili yapının yarattığı sorunlar, merkezi hükümet ile yerel yönetimlerin, görev bölümü, kaynak ve yetki bölüşümü alanlarındaki çatışması nedeniyle daha da ciddi boyutlara ulaşmıştır. Tüm bu sorunlar ve Avrupa Birliği'ne (AB) tam üye olmak stratejik kararı; ve bunun sonunda AB'deki yerel yönetim ilke, politika ve eğilimlerine uyum sağlama gereği, Türkiye'deki yönetim yapısının gözden geçirilmesine yol açmıştır. AB'deki yerinden yönetim, yetki devri ve yerelleşme eğilimi, Türkiye'de de yerel ve bölgesel yönetişim mantığına uygun bir yerel yönetim reformunun gündemin ön sıralarına oturmasına yol açmıştır. Dersin kapsamında, AB ve Türkiye'deki yerel yönetim yapıları, süreçleri kıyaslamalı olarak ele alınacak ve gelişmekte olan yerel yönetişim modelleri izlenecektir.